Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

bebek beklemek

  • 1 bebek beklemek

    балага узу

    Türkçe-Tatarca sözlük > bebek beklemek

  • 2 bebek beklemek

    v. be pregnant, be expecting

    Turkish-English dictionary > bebek beklemek

  • 3 bebek beklemek

    to be pregnant, to be in the family way

    İngilizce Sözlük Türkçe > bebek beklemek

  • 4 beklemek

    I vi warten
    tam bir saat \beklemek eine ganze [o volle] Stunde warten
    bekle yârin köşesini! ( fam) da kannst du lange warten!
    II vt
    1) warten (-i auf)
    birini/otobüsü/treni \beklemek auf jdn/den Bus/den Zug warten
    neyi bekliyorsun? worauf wartest du?
    2) ( gözetmek) bewachen
    köpek evi bekliyor der Hund bewacht das Haus
    3) ( ummak) erwarten
    bebek \beklemek ein Baby erwarten
    benden ne bekliyorsun? was erwartest du von mir?
    bir şeyi dört gözle \beklemek etw sehnsüchtig erwarten
    bunu senden beklemiyordum das habe ich von dir nicht erwartet
    4) abwarten
    bekle bakalım! warte mal ab!

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > beklemek

  • 5 bebek

    bebek <- ği> Baby n; Puppe f;
    bebek beklemek ein Baby erwarten;
    bebek arabası Kinderwagen m;
    bebek (alt) bezi Windel f;
    bebeklik Babyalter n;
    bebek maması Babynahrung f

    Türkçe-Almanca sözlük > bebek

  • 6 bebek

    bebek <- ği> s
    1) Baby nt
    \bebek beklemek ein Baby erwarten, in anderen Umständen sein
    2) ( meme çocuğu) Säugling m
    3) Puppe f
    \bebek gibi wie eine Puppe
    4) ( göz bebeği) Pupille f

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > bebek

  • 7 bebek

    1. baby. 2. doll. - beklemek to be pregnant. - gibi beautiful (woman).

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > bebek

  • 8 be expecting

    bebek beklemek, hamile olmak

    English-Turkish dictionary > be expecting

  • 9 be pregnant

    bebek beklemek, hamile olmak

    English-Turkish dictionary > be pregnant

  • 10 be expecting

    bebek beklemek, hamile olmak

    English-Turkish dictionary > be expecting

  • 11 be pregnant

    bebek beklemek, hamile olmak

    English-Turkish dictionary > be pregnant

  • 12 erwarten

    erwarten v/t <o -ge-, h> beklemek;
    ein Kind erwarten bebek beklemek;
    ich kann es kaum erwarten (zu + inf) (-meyi) sabırsızlıkla bekliyorum;
    das war zu erwarten bunun böyle olacağı belliydi;
    wider Erwarten beklenenin tersine/aksine

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > erwarten

  • 13 Baby

    Baby <-s, -s> ['be:bi, 'bɛıbi] nt
    bebek;
    ein \Baby erwarten bebek beklemek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Baby

  • 14 bébé

    n m
    bebek [be'bec]
    attendre un bébé bebek beklemek

    Dictionnaire Français-Turc > bébé

  • 15 Umstände

    Umstände pl şartlar;
    jemandem keine Umstände machen b-ne zahmet vermemek;
    unter Umständen duruma göre;
    unter diesen (keinen) Umständen bu şartlar (hiçbir şart) altında;
    in anderen Umständen sein bebek beklemek, hamile olmak

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > Umstände

  • 16 балага узу

    1. bebek beklemek, gebe olmak
    2. gebelik

    Татарча-Төрекчә сүзлек > балага узу

  • 17 Umstand

    Umstand <-(e) s, -stände> m
    1) ( Tatsache) olay; ( Einzelheit) ayrıntı;
    die näheren Umstände sind noch nicht bekannt ayrıntılar henüz bilinmiyor
    2) jur sebep;
    mildernde Umstände hafifletici sebepler
    3) pl ( Verhältnisse) koşullar pl, şartlar pl; ( Lage) durum;
    unter Umständen duruma göre, belki, gerektiğinde;
    unter keinen Umständen hiçbir durumda [o şekilde];
    unter diesen Umständen bu durumda, bu koşullar [o şartlar] altında;
    unter allen Umständen hangi şartta olursa olsun, ille;
    den Umständen entsprechend şöyle böyle;
    in anderen Umständen sein bebek beklemek, hamile olmak
    4) pl ( Mühe) zahmet;
    das macht gar keine Umstände hiç zahmet değil;
    machen Sie sich keine Umstände! (hiç) zahmet etmeyin!

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Umstand

  • 18 Umstand

    m.
    bebek beklemek
    m.
    bu koşullar altında [unter diesen Umständen]
    m.
    durum
    m.
    gebe olmak [in anderen Umständen sein]
    m.
    koşul

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > Umstand

  • 19 Umstände

    pl.
    bebek beklemek
    pl.
    bu koşullar altında [unter diesen Umständen]
    pl.
    durum
    pl.
    gebe olmak [in anderen Umständen sein]
    pl.
    koşul

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > Umstände

  • 20 стоять

    1) врз durmak; dikilmek

    стоя́ть на нога́х — ayakta durmak

    стоя́ть на рука́х — eller üstünde durmak, amuda kalkmış olmak

    шкаф стои́т на ме́сте — dolap yerinde duruyor

    ча́йник стои́т на столе́ — çaydanlık masadadır / masada duruyor

    ребёнок уже́ стои́т / научи́лся стоя́ть — bebek basıyor / tay duruyor artık

    часть пассажи́ров стоя́ла — yolcuların bir kısmı ayakta idi

    ну что ты стои́шь передо мно́й?! — ne dikilip duruyorsun karşımda?!

    стоя́ть на посту́ / на часа́х — nöbet beklemek

    у них там стои́т часово́й — oraya bir nöbetçi dikmişlerdi

    он стоя́л к нам спино́й — sırtı bize dönüktü

    су́дно стоя́ло на я́коре — gemi demirli bulunuyordu / demirlemişti

    суда́, стоя́щие у прича́ла — rıhtıma yanaşık gemiler

    кора́бль стои́т в порту́ — gemi limanda yatıyor

    стоя́ть на чьем-л. пути́ — перен. birinin yolu üstüne dikilmiş olmak

    он всё ещё стоя́л у двере́й — halâ kapı önünde dikiliyordu

    часы́ стоя́ли — saat durmuştu

    стро́йка стои́т — yapı tatil edilmiş durumdadır

    дела́ стоя́т — işler yerinde sayıyor

    те́хника не стои́т на ме́сте — teknik yerinde saymaz

    3) врз (находиться, существовать) olmak, bulunmak; durmak

    перед до́мом стои́т то́поль — evin önünde bir servi var

    го́род стои́т на Во́лге — şehir Volga üzerindedir

    до тех пор, пока́ стои́т э́тот го́род... — bu şehir durdukça...

    храм стои́т с деся́того ве́ка — tapınak onuncu yüzyıldan beri ayaktadır

    4) (быть, иметь место) olmak; geçmek

    стоя́л тума́н — sis vardı

    стоя́ло ле́то — mevsim yazdı

    ле́то стоя́ло сухо́е — yaz kurak geçiyordu

    стоя́ла хоро́шая пого́да — havalar iyi geçiyordu

    стоя́л по́лдень — vakit öğle idi

    со́лнце стоя́ло у нас над голово́й — güneş tepemize dikildi

    в до́ме стоя́ла тишина́ — ev sessizlik içindeydi

    по вечера́м там стои́т шум, гвалт — akşamları orada bağırma çağırmadır gider

    5) перен. karşı karşıya / yüz yüze olmak; karşısında olmak

    стоя́ть перед диле́ммой — ikilem karşısında olmak

    перед на́ми стои́т тру́дная зада́ча — zorlu bir görevle karşı karşıyayız

    стоя́щие перед на́ми тру́дности — yüz yüze olduğumuz güçlükler

    стоя́щие перед на́ми зада́чи — önümüzdeki görevler, yüz yüze olduğumuz görevler

    6) перен. ( защищать) korumak, savunmak; bir şeyden yana olmak

    стоя́ть за де́ло ми́ра — barış davası için savaşım vermek

    ••

    стоя́ть во главе́ — başında olmak, başını çekmek

    стоя́ть у вла́сти — iktidar başında olmak / bulunmak

    кто стои́т за э́тим преступле́нием? — bu cinayetin ardında / arkasında kimler var?

    стоя́ть на своём — ayak diremek

    он до сих пор стои́т у меня́ перед глаза́ми — halâ gözümün önünden gitmiyor

    стоя́ть у поро́га — eşikte beklemek

    на докуме́нте стои́т и твоя́ по́дпись — belgede senin de imzan var

    на пове́стке стоя́т два вопро́са — gündemde iki sorun var

    у неё в глаза́х стоя́ли слезы — gözleri dolu dolu idi

    Русско-турецкий словарь > стоять

См. также в других словарях:

  • bebek beklemek — kadın gebe durumda bulunmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bebek — is., ği 1) Meme veya kucak çocuğu 2) Plastik, tahta, bez vb.nden yapılan insan biçiminde oyuncak Yarın seni bonmarşeye götüreceğim, beğendiğin bebeği alacağım. H. E. Adıvar 3) Göz bebeği Uzun kirpikli gözleri sık sık açılıp kapanıyor, bebekleri… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»